top of page

Duygusallık Üzerine Aforizmalar

  • Yazarın fotoğrafı: Gürcan Banger
    Gürcan Banger
  • 17 Mar 2020
  • 5 dakikada okunur

01: Bir duygusal ilişki, pek çoğumuz için bir yüzme havuzuna ya da yaz tatilinde gidilmiş deniz kıyısına benzer. Sıcak bir yaz gününde yanıp mavi sularda serinlemenin hasretiyle kendimizi bir çırpıda suyun içine atıveririz. Bir duygusal ilişkiye olan hasret öylesine yakıcıdır ki, ne kendi durumumuzu ne de karşımızdakini çok fazla düşünmeye fırsatımız olmaz.

02: Bazı insanlar “Seni seviyorum” gibi bir cümleyi kullandıklarında komik duruma düştükleri kanısına kapılırlar. Belki de heyecanlanıp kem küm etmekten korkarlar. Çoğu zamanda nasıl karşılanacaklarını bilmediklerinden ‘açık düşmekten‘ çekinirler. Aslında sevgiyi ifade etmekte zorlanan insan sayısı hiç de az değildir. Pek çok fiziksel hastalıktan daha yaygın bir sorundur ifade zorluğu. Çözmenin yolu ise bu sorunun üzerine gitmektir.

03: Sevginin sözcüklerle ifadesi hoştur. Pek çok insan o güzel sözcük ve cümleleri duymaktan mutlu olur. Ama daha güzeli, sevgiyi açıklamaya çalışmak yerine onu kanıtlayacak bir tutum ve davranış içinde olmaktır. Sevginin en hoş kanıtı, sevgiyi yaşamak ve yaşatmaktır.

04: Sanat ve edebiyat yeteneğiniz çok gelişkin olmayabilir. Ama sevginizi ifade etmek istemeniz bence yeterlidir. Kendi sözcüklerinizle kendi cümlelerinizi kurun. Bunu yaparken de içine hissettiklerini katın. Böylece kendiniz olacaksınız. Bir duygusal ilişkide insanın kendisi olmak kadar doğru bir başka şey olamaz.

05: Aşkı istemek, mutluluğu istemektir. Aşkı istemek, yaşamın sevincini derinden duymayı istemektir. Ama aynı zamanda aşk, bir olumsuzluk noktasına sürüklenip acı yumağı haline dönmeden önce “Bu yaşadığım, aşk olabilir mi; yoksa yanılan ben miyim?” diye sorabilme cesaretini gösterebilmektir. Aşkta asla karşılıklı beklentiler olmaz; ama aşk aynı zamanda “Ne veriyorum? Ne alıyorum?” sorularını kendine cesaretle sorabilmektir.

06: Aklın olmadığı bir sevgide, sevilen ile gerçek olanın aynı kişi olmama ihtimali yüksektir. Akılsız sevgilerde kişiler genel olarak kafalarında yarattıkları bir hayale kapılırlar. Eğer bir gün hayal ile gerçek karşılaşırsa, büyük bir kırgınlık yaşamaları da kaçınılmazdır. Bu nedenle sevginin, en az günlük yaşamın kendisi kadar objektif koşulları olduğunu unutmamak gerekir. Dünya’nın Güneş’in etrafında dönmesinin hayal ve isteklerimizden bağımsızlığı gibi; sevginin geleceği de kendi başına kurulan hayallere ve dile getirilmemiş isteklere bağlı değildir. Sevgi, emek ister; emek ise akla ihtiyaç duyar.

07: Mevsimlerle anılan duygusal kavramların başında aşk gelir. İlkbahar, doğanın canlanmasına bağlı olarak insan duygularının da filizlenip canlandığı bir dönem olarak kabul edilir. Yaz ayları aşkın sıcaklığı ve yakıcılığı ile eşlenir. Bu benzetmelerde haklılık payı olmakla birlikte aşkı bir mevsime bağlamak da ona haksızlık olur. Aşkın belki de en önemli özelliği zamandan, mekândan ve koşullardan bağımsız olarak doğup büyüyebilmesidir. Belki de bu nedenle bir İtalyan atasözü, “Aşk, ülkesini kanunsuz idare eder” der.

08: Duygusal ilişkiler ve özel olarak aşk, çoğu zaman iyi şans diyebileceğimiz heyecan verici tesadüflerle başlıyor. Yoğunluk artırarak yoluna devam edebilenleri var. Günün ilk ışıkları ile doğan kimi aşklar ise güneşini ferini kaybetmesi ile sona erebiliyor. Aşkı eninde sonunda tüketilecek, günün akşam oluşuna benzer biçimde silinip gidecek bir süreç gibi kavrayanların sayısı hiç az değil. İmkânsız olanlar da dâhil, her zaman ruhlarında aşka yer açıp sonsuz aşka inananlar var olmaya devam edecek. Aşkın yeri yurdu gibi mevsimi de yok.

09: Anlaşılıyor ki; gerçek sevgi ilişkisi problem yerine çözüm odaklıdır. Sıkıntılar, zorluklar ve sorunlar günlük yaşamın olağan parçaları kabul edilir; bunlar bir ayrışma ve çatışma nedeni olarak algılanmaz. Etkileşim, dinleme, konuşma ve iletişim sevgi sürecinde değerli özellikler olarak kabul edilir. Sevginin gelişimi ile birlikte problem çözme performansı da yükselir; taraflar sorun çözdükçe tek tek ve birlikte daha güçlü hale gelirler.

10: Sevginin ne olduğunu öğrenmek için biz sözlüğe başvurmanız fazlaca yararlı olmaz. Çünkü sevginin öğrenilmesi ve özümsenmesi, yer aldığımız yaşam çevresinden aldığımız etkiler, birlikte olduğumuz insanlar, içinde doğup yaşadığımız sosyal kültürle yakından ilgilidir. Bunlara kişisel düzeydeki zihinsel ve duygusal oluşumumuzu da eklediğimizde, sevginin gerçekte bir sözcükten çok daha karmaşık bir kavram, hatta kurum olduğu ortaya çıkar. Ne olduğu konusunda uzlaşmadığımız başka kavramlarla sağlıklı iletişim kuramadığımız gibi, farklı sevgi algıları da olumlu sevgi iletişimini engelleyici etki yapar. Çok fazla sayıda faktörün bir araya gelmesini gerektiren bu karmaşık durum, doğal bir şekilde sevgi iletişimi zorlaştırıyor; hatta pek çok durumda ‘iyi tesadüflere’ bağlı kılıyor. Demek ki; cevaplamamız gereken birinci soru sevgiyi nasıl tanımladığımız veya sevgiden ne anladığımızdır. Ayrıca dünyada ‘başarılı’ sevgi öyküleri bulabilecek olmakla birlikte sevginin ‘sözlük’ basitliğinde bir başvuru kitabının olmadığını da bilmeliyiz.

11: İyi bir ilişki için kişilerin birbirinin kopyası olması gerekmez. Doğal olarak her insanın bedensel, duygusal, düşünsel veya kültürel farklılıkları var. Bu farklılıklar ilişkinin gelişmesinde bir zenginlik ve çeşitlilik potansiyeli oluşturur. Farklı bakış açılarını ve kişilikleri karşılıklı zenginleşmek için bir cevher kaynağı olarak düşünmek uygun olur. Karşılıklı etkileşim, her kişinin önceden hâkim olduklarından farklı, yeni alanlarla tanışmasını sağlayabilir. Herkes kendi farklılığını ilişkiye taşıyabilir; burada önemli olan, bunları paylaşılabilir hale getirmektir. Farklı bakış açıları ilişkinin taraflarından birisinin kazanması gereken bir mücadeleye dönmek yerine ilişkiye ve sevgiye katkı yapan bir strateji olabilmelidir.

12: Sevgi, olumluluk üzerine kurulması gereken bir ilişkidir. Sorunlar üreterek bir ilişkiyi sürdürmek mümkün değildir. Hata bulmak yerine, bunları konuşmak; sorunları süründürmek yerine birlikte çözmeye çalışmak daima daha iyi sonuçlar verir. Yıkmak kolaydır; ama bir sevgi dünyasını kurmak, bazen bir ömre bile sığmayabilir.

13: Mutluluk konusunda nasıl bir yanlış algı ve kabul içindeyiz? Mutluluk konusunda yaptığımız birinci yanlış, sonsuz yaşam –yani ölümsüzlük– konusunda yaptığımız büyük hayale benziyor. An be an mutlu olmak yerine sonsuza kadar sürecek bir mutluluk süreci arzu ediyoruz. Masallar bile “Sonsuza kadar mutlu yaşadılar” diye bitmiyor mu? Orada ifade edilen, bir vesile ile yakalanan mutluluğun sonsuza kadar bizi saran bir iklim olmasıdır. Bu varsayım, gerçek bir illüzyondur. Özellikle günümüzün mutluluk kavrayışı, bu duygu toplamının bir tüketim nesnesi haline geldiğini gösteriyor. Neyi aynı tadı alarak sonsuza kadar tüketmeye devam edebiliriz? Aşkın ve insanın bile tüketilir hale geldiği yeni dünyada sonsuza kadar tüketip haz alınacak bir ‘şey’ olabilir mi?

14: Mutluluk adına en çok istenenlerin başında aşk gelmez mi? Hâlbuki insan deneyimi ve onun görünümlerinden birisi olan sanat, aşkın mutluluk kadar mutsuzluk kaynağı olduğunu da gösteriyor. Mutluluk adına aşkı talep ederken gizil biçimde mutsuzluk ihtimalini de almış oluyoruz. Aşkın mutlu yapma potansiyeli de bu siyah-beyaz gibi ikili karşıt yapısından kaynaklanıyor.

15: “Sevmekten sonra en büyük mutluluk” der Fransız yazar André Gide, “sevgisini itiraf etmektir.” Gerçekten sevgi ifade edilmekle güç kazanır. Bir kişide yoğunlaşmış olan sevgi, iki kişilik olmaya başlar. Sevginin ifadesi, ışığın ve gölgenin birlikte var olması gibidir. Işık olmadan gölgenin kavranamadığı gibi sevginin algılanması da ifade edilmesine bağlıdır. Sonuçta; seven ve sevilen, birlikte var olurlar. Sevgiyi ifade eden sözlerin gücü, sevginin gücünün işaretidir. Alman ozan ve düşünür Goethe, sevgi ile sözlerin buluşmasını şöyle ifade eder: “Sözlerimiz yürekten gelmedikçe hiçbir zaman iki yüreği birleştiremezsiniz.” Bu sözleri şöyle yorumluyorum: Sevginin kavranması için ifade edilmesi gerekir; sevgi ifade edilince yerini, ışığını ve suyunu bulmuş çiçek gibi daha bir istekle büyür ve gelişir.

16: İnsan, sevgiye saygı ve özen göstermeli. Sevgiye emek vermeli. Sevmek, yaşamımızı ve evrenimizi anlamlandırmaktır. Bu anlam adınadır ki; sevgi ifade edilmeli. Sevginin doğru ifadesi, hem varoluşumuzu ve ilişkimizi hem de yaşadığımız evreni zenginleştirir.

Gürcan Banger

Comments


Post: Blog2_Post

Subscribe Form

Thanks for submitting!

©2020, Duygu Güncesi tarafından Wix.com ile kurulmuştur.

bottom of page