top of page

Eskişehir’in Doğal Su Yapısı ve Riskler

  • Yazarın fotoğrafı: Gürcan Banger
    Gürcan Banger
  • 18 Mar 2020
  • 4 dakikada okunur

(Nisan 2018'de yayınlanmıştır)

Eskişehir Alpu’ya yapılması planlanan kömür yakıtlı termik santral konusunda suyla ilgili riskin ‘bir parça’ gözden kaçırıldığı kanaatindeyim. Santralın doğaya zararları konusunda hava ve toprak kirliliği öngörülebilmekle birlikte ‘nedense gözle görünmeyen’ doğal su sistemi riskleri yeterince dikkate alınmıyor. Bu nedenle konuyu bir kez daha tekrar etmekte yarar görüyorum.

Eskişehir kuzeyden güneye, doğudan batıya dev bir su sistemini içeren havzadır. İl sınırlarının kısmen belirlenmesinde Sakarya Nehri, Porsuk Çayı ve bunların kolları etkili olur. Jeolojik, paleontolojik ve arkeolojik çalışmalar çok eski çağlarda bu bölgenin bir iç deniz olduğuna dair veriler sağlıyor. Bölgedeki karmaşık su sistemi bu çağlardan miras kalan bir yapıdır. Bu sistem içine Sakarya, Porsuk ve kolları yanında yeraltı su kaynaklarını alır. Doğal olarak sistem bölgede oluşan yağışlardan da beslenip etkilenmektedir. Zirai kimyasallar, işletme atıkları veya insan kaynaklı kirleticiler gibi yapay unsurların da sisteme olumsuz etkileri olduğunu eklemeliyiz.

Su Yapısı

Eskişehir’de 2-10 metre dolayındaki alüvyonun altındaki yüzeye yakın su, devamla derinlerdeki kalker tabakanın altındaki derin su olmak üzere iki su katmanı vardır. Söz konusu yeraltı suları, Porsuk ve kolları gibi yerüstü akarsuları ile birlikte bir bileşik su sistemi oluşturur. Eskişehir’in merkezindeki ve taşrasındaki sıcak su kaynakları ile değişik yörelerdeki maden suları da bu sisteme dâhildir.

Dağlardaki kaynak suları, yüzeye yakın yeraltı suları ve Porsuk Çayı’nın suyu, kimyasal ve biyolojik olarak incelendiğinde bunun büyük bir su sistemi olduğu kolayca görülür. Bu unsurlardan herhangi birisinde oluşan değişiklik, sistematik olarak diğer su kaynak ve depolarına da yansımaktadır.

Özetle; Eskişehir’de yeraltı ve yerüstü su kaynaklarından herhangi birisinin kirletilmesi, kendiliğinden kirliliğin diğerlerine yansıması anlamına gelmektedir. Tarımsal gübreleme, ilaçlama veya endüstriyel atıklar dolayısıyla oluşan toprak kirliliğinin de, Eskişehir su sistemine yansıdığını da unutmamak gerekir.

Kirlilik Riski

Temiz su, artık değerli ve kıt kaynaktır. Eskişehir’de kuyu açarak yeraltı suyunun kullanımındaki düzensizlik, başıboşluk ve denetimsizlik nedeniyle bu tür suların kirlenmesi konusuna özel bir önem vermek gerekir.

Yer altı suyunun kirlenmesinin en belirgin nedenleri arasında, kentsel ve endüstriyel atıkların arıtma yapılmadan çevreye verilmesi oluşturur. Eskişehir’deki su sisteminin karmaşıklığı nedeniyle buna tarımsal ilaçların katkısını da hatırlamak gerekir. Katı, sıvı veya gaz atıklar çevresel ortama verildikten sonra, yerüstü suları veya kanalizasyon sistemi aracılığıyla toprağa ve yeraltı sularına karışır. Eskişehir’de yeraltı suyu ve Porsuk ilişkisinin ‘kirliliği kolaylaştırıcı’ bir etkisi vardır.

Geçmiş yıllarda Eskişehir doğal su sistemi ile kent kanalizasyon sisteminin sızıntıları arasında bir ilişki olduğunu bilmekteydik. Bu durum, başta mide ve bağırsak olmak üzere ciddi düzeyde enfeksiyon riskini taşıyordu. Özellikle geçmişte kullanılan beton esaslı boruların yaptığı sızıntıların yarattığı riski, konuyla ilgili pek çok kişinin de hatırladığını sanıyorum.

Eskişehir’de Porsuk ve Sakarya başta olmak üzere akarsulardan, yeraltı zemin suyundan ve yeraltı termal sulardan oluşan çok karmaşık bir su sistemimiz var. Bu su kaynaklarından herhangi birinde oluşan kirlenme, bileşik kaplar sistemi gibi diğerlerini de etkiliyor. Bu tespit, bilimsel çalışmalarla da doğrulanmış halde. İlimizin tüm yüzeyinde yerüstü ve yeraltı sularının düzenli olarak incelenmesi ve gerekli önlemlerin alınması gerekiyor.

Kömür yakıtlı bir termik santral, bu türden bir su sistemi için küldeki zararlı maddelerin suya karışması açısından bir risk ve tehdit kaynağıdır. Dünyadaki ve ülkemizdeki kül depolama örnekleri incelendiğinde sonucun nelere mal olacağını anlamak kolaydır. Mesele, kömürlü termik santralin teknolojisinin ‘iyi’ olup olmamasından kaynaklanmaz. Suyla bağlantılı risk ve tehdit, kömürün ve özellikle atık külün depolanması ile ilgilidir. Külle ilgili çözüm önerileri, Eskişehir su sisteminin kimyasallardan korunması için yeterli olmaz. Gelişmiş ülkelerin kömür yakıtlı termik santral seçeneğinden vazgeçmiş olması önümüzde açık ve sağlam bir örnek olarak durmaktadır.

Eskişehir’in Yaşam Kaynağı Su

Su önemlidir. Su değerlidir. Her an bu tespit daha da güçleniyor. Dünya ölçeğinde su açısından zengin yerleşimlerle yarışacak ölçüde nicel zenginliğe sahip olmasa da Eskişehir’de su, yapısal ve yaşamsal oluşumun ana bileşenlerinden birisidir. Eskişehir topraklarının incelenmesi fiziksel, tarihsel ve geleneksel olarak bu tespiti doğruluyor. Eskişehir, bir su kentidir. Yer altı ve yer üstü suları konusunda yapılan araştırmalar, bu özelliği kuşkuya yer bırakmayacak ölçüde ortaya koyuyor. Eskişehir’e su açısından yapılacak her bilimsel yaklaşım, ilin bütünleşik bir su sistemine sahip olduğunu gösterir.

Eskişehir’in su yapısının ilginçliğini doğrulayan ilginç örnekler, derinliği olan bazı bilimsel çalışmalarda bulunabilir. Örneğin Eskişehir konusunda önemli eserlerden birisi, Necdet Tunçdilek’in 1948-1954 arasında yaptığı doktora çalışmasıdır. Tunçdilek, bu çalışmasında zaman zaman sözünü ettiğim önemli bir olaydan söz eder. Eskişehir Ovası’nın kuzeyinde yer alan Aşağı Söğütönü Köyü’nde 1951 yılında açılan bir kuyu ile ilgili olarak anlattıkları gerçekten ilginçtir. Bu geniş kuyuda suların çakıllar içinden hafif akışlı bir dereyi andırır biçimde güneye doğru aktığını belirtir. Daha ilginç olan ise bu yeni açılan kuyuda çok miktarda balık bulunmasıdır.

Kuyudan elde edilen balık örneği, İstanbul Üniversitesi Zooloji Enstitüsü Direktörü Prof. Kurt Cosswic tarafından incelenmiştir. Yapılan inceleme, balığın göz organlarının bir akarsu balığındaki gibi gelişkin olduğunu gösterir. Dolayısıyla yakalanan örneğin, bir mağara balığı olması muhtemel değildir. Bu tartışma netleşmemiş olmakla birlikte yapılan yorumlar, balıkların Sündiken Dağları’ndaki karstik mağaralardan yer altı su sistemleri aracılığı ile gelmiş olabileceği yönündedir. Eskişehir konusunda yapılan başka jeolojik çalışmalarda olduğu gibi, yukarıda özetlediğim örnek de Eskişehir’in bir su sistemi olduğunu doğrulayabilir.

Gerçekten Eskişehir ilinde çevreden merkeze doğru yer altı suyu akıntısı bulunduğu ve ovadaki su deposunun bu akıntı ile beslendiği anlaşılıyor. Yapılan başka çalışmalar ile şu tespite ulaşılmıştır: Porsuk’tan uzaklaşıldıkça, yer altı kuyu suları daha tatlı olmaktadır. Bir başka deyişle, Porsuk ile ovadaki yer altı suları arasında bir alışveriş bulunmaktadır.

Termal Zenginlik

Sıcak termal sular, yerkürenin derinliklerinde ısınan ve kırıklar (faylar) yoluyla yüzeye ulaşan veya pompalar aracılığı ile alınan sulardır. Eskişehir ili yüzeyine yayılmış yer altı sıcak sularının Porsuk Çayı, bölgedeki faylar ve yer altı suları ile çok yakından ilintisi vardır.

Eskişehir’in taşrasında sıcak su bulunan merkezlerde, tarihi yerleşimler olduğu gözleniyor. Bu yörelerde yeni sondaj çalışmalarının yapılması hem kaynağın zenginleştirilmesine hem de yeni verimli kaynakların bulunmasına neden olabilir. Bunun bir örneği Kızılinler’de ortaya çıktı. Yapılan araştırma ve sondajlar sonucu, ekonomik olarak değerlendirilebilecek daha verimli termal su kaynaklarına erişildi.

Suyun Kirlenmesi

Porsuk Çayı’ndaki nitrit, nitrat ve başka kimyasalların oranları, çevrenin akarsuyu kirletmesi ile artabilmektedir. Bu da su sistemi aracılığı ile yer altı sularının ve sıcak termal suyun kirlenmesine neden oluyor. Eskişehir’in bir su sistemi olması, su kaynaklarımızın temiz tutulması ve özenle kullanılıp korunması konusunda önemli bir ipucudur.

Eskişehir, su açısından bir bileşik kaplar örneğidir. Bir noktada yapılan yanlışlık, su sisteminin bir başka yönünde açığa çıkmaktadır. İlerleyen dönemlerde suyla ilgili büyük sorunlar yaşamamak açısından, kent toplumu olarak Eskişehir su sistemini çok daha iyi anlamak zorundayız. Sıklıkla dile getirdiğim üzere kömür yakıtlı termik santral bu sistemi, yaşam şartları yönünde olumsuz etkileyecek gelişmelerden birisidir. Doğanın şartlarını ve davranışını doğru kavramadığımızda, yaşam için çok değerli bir kaynağı kaybediyor olacağız. Muhtemelen yaşam çevresinden ve canlı yaşamından da önemli kayıplarımız olacak.

Gürcan Banger

Comments


Post: Blog2_Post

Subscribe Form

Thanks for submitting!

©2020, Eskişehir tarafından Wix.com ile kurulmuştur.

bottom of page